SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

ZEKAT BAHSİ

<< 997 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

41- (997) حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث. ح وحدثنا محمد من رمح. أخبرنا الليث عن أبي الزبير، عن جابر. قال:

 أعتق رجل من بني عزرة عبدا له عن دبر. فبلغ ذلك رسول صلى الله عليه وسلم فقال: "ألك مال غيره" فقال: لا. فقال: "من يشتريه مني ؟" فاشتراه نعيم بن عبدالله العدوي بثمانمائة درهم. فجاء بها رسول الله صلى الله عليه وسلم فدفعها إليه. ثم قال: "إبدأ بنفسك فتصدق عليها. فإن فضل شيء فلأهلك . فإن فضل عن أهلك شيء فلذى قرابتك. فإن فضل عن ذى قرابتك شيء فهكذا  وهكذا"  يقول: فبين يديك وعن يمينك وعن شمالك.

 

[ش (عن دبر) أي علق عتقه بموته، فقال: أنت حر يوم أموت].

 

{41}

Bize Kuteybetü'bnü Said rivayet etti. (Dediki): Bize Leys rivayet etti. H.

Bize Muhammed b. Rumh dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Leys Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, naklen haber verdi. Câbir şöyle demiş:

 

Beni Uzra kabilesinden bir adam bir kölesini müdebber olarak azâd etti. Resulullah (Sallallahû Aleyhi ve Sellem) bunu haber alarak:

 

  «Senin bundan başka malın var mı?» diye sordu-, o zât:

 

  «Hayır.» cevâbını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahû Aleyhi ve Sellem)'

 

  «Bu köleyi benden satın alacak var mı?» dedi. Köleyi Resulullah (Sallallahû Aleyhi ve Sellemj'den Nuaym b. Abdillâh El-Adevî 800 dirhem'e satın aldı. Ve parayı Resulullah (Sallallahû Aleyhi ve Sellem)'e getirerek teslim etti. Sonra Resulullah (Sallallahû Aleyhi ve Sellem)-

 

  Evvelâ kendinden başla ve kendine sadaka ver. Şayet bir şey artarsa onu ailene, ailenden de bir şey artarsa akrabana ver. Akrabandan da bir şey artarsa şöyle ve şöyle yap...» buyurdu. Ve «önünde, sağında, solundaki muhtaçlara ver.» diye işaret etti.

 

 

(997) وحدثني يعقوب بن إبراهيم الدورقي. حدثنا إسماعيل (يعني ابن علية) عن أيوب، عن أبي الزبير، عن جابر ؛ أن رجلا من الأنصار (يقال له أبو مذكور) أعتق غلاما له عن دبر. يقال له يعقوب. وساق الحديث بمعنى حديث الليث.

 

{…}

Bana Ya'kûb b. îbrâhîm Ed -Devrakî rivayet etti. (Dediki): Bize İsmail yâni İbni Uleyye, Eyyûb'dan, o da Ebû'z - Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivayet etti,

 

Ensâr'dan Ebû Mezkûr ismini taşıyan bir zât Ya'kûb denilen bir kölesini müdebber olarak azâd etmiş...

 

Râvi hadîsi Leys hadisi mânâsında rivayet etmiştir.

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhâri «Bey'», «İstikraz» ve «Ahkâm» bahıslerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizi ile Nesâî ve îbni Mâce «İtk» bahsinde muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir.

 

Ebû Dâvûd' un rivayetinde kölenin 700 veya 900 dirheme satıldığı zikredilmekte, bir rivayette Resulullah (Sallallahû Aleyhi ve Sellem)'in, Hz. Ebû Mezkûr'a:

 

«Sen, bu kölenin kıymetini almaya daha lâyıksın, Allah Teâlâ ondan müstağnidir.» buyurduğu bildirilmektedir.

 

Nesâî bu hadisi bir çok yollardan rivayet etmiştir.

 

Müdebber: Sahibi öldükten sonra hürriyetine kavuşmak şartıyla azâd edilen köledir. Bunun azâd şekli: Sahibinin «Ben öldükten sonra hürsün.» demesidir.

 

Tirmizinin rivayetinde kölesini müdebber olarak azâd eden Ebû Mezkûr' un öldüğü ve bu köleden başka hiç bir mal bırakmadığı zikrediliyorsa da, öldüğünü rivayet eden Süfyân b. Uyeyne' nin bu hususta hatâ ettiği söylenir. Nitekim babımız rivayetlerinden ölmediği anlaşıldığı gibi, diğer sahih rivayetlerden anlaşılan da budur.

 

îmam Şafiî (Rahimehullah) hadisi rivayet ettikten sonra Süfyân b. Uyeyne' nin bu rivayette hatâ ederek, köle sahibinin öldüğünü söylediğini beyân etmiştir.

 

Beyhaki dahî aynı hadisin Şerîk tarikiyle Hz. Câbir'den rivayet edildiği, hadîsde:

 

«Bir adam vefat ederek müdebber bir köle ile bir miktar borç bıraktı.»

 

denildiğini söyledikten  sonra:   «Ulemâ Şerîk'in bu hususta hatâya düştüğüne ittifak etmişlerdir.» demiştir.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müdebber olarak azâd edilen bir köleyi satması, sahibinin başka malı olmadığı içindir. Hâlbuki Hz. Ebû. Mezkûr borçlu idi. Son olarak elinde kalan kölesini de azâd ettiğini ve bu suretle kendini borçlu ölmek tehlikesine mâruz bıraktığını görünce onun bu fiilini nakzetmeyi maslahata daha muvafık bulmuş ve kölenin kıymetini kendisine göndermiştir.

 

Köleyi satın alan zâtın ismi babımız hadîsinde beyân edildiği vecihle Nuaym b. Abdillâh El-Adevi'dir. Bu zâtın ismi Buhâri’nin bir rivayetinde Nuaym b. Nahhâm diye zikredilmişti, Tirmizi ile îmam Ahmed b. Hanbel’in rivayetlerinde dahi: «Köleyi Nuaym b. Nahhâm satın aldı.» denilmişse de, doğru değildir. Nahham onun ismi değil, sıfatıdır. Nahhâm : Çok öksüren, mânâsına gelir. Bu sıfatı Hz. Nuaym’a bizzat Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vermiş ve:

 

«Cennet'e girdim, orada Nuaym'ın öksürdüğünü İşittim.» buyurmuştu. Hz. Nuaym eskiden Müslüman olmuş ve fetihden önce Mekke'de yaşamıştı. Kavm-i kabilesine infâk yardımında bulunduğu için şerefi pek büyük idi. Kabilesi bundan dolayı Medine'ye hicretine mâni oluyorlardı. Kendisine: «Yanımızda dur da hangi dinde olursan ol.» demişlerdi. Medine-i Münevvere'ye hicret edince Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hz. Nuaym'ı kucaklıyarak öpmüştü. Yermük harbinde şehid edildiği söylenir.